CANLILARI İNCİTMEME
Renk, dil, din, farklılıkları insanları birbirinden ayırmamalıdır. İnsanların inançlarına hoşgörü ile bakabilmemiz gerekir. Dünya ülkelerindeki insanların da birbirlerine hoşgörü ile bakabilmeleri yeryüzünde huzurun oluşmasına yardımcı olur.
Biz birer canlıyız. Diğer canlılar da tıpkı bizim gibidir. Bir canlı ile diğeri, canlı olmak bakımından hiç farklı değildir. Demek ki başka bir canlıya zarar veriyor ya da onu incitiyorsak, bu kendimizi incittiğimiz anlamına gelir. Kendimizi incitmemek, kendimize zarar vermek istemiyorsak, başka canlıları da incitmemeliyiz, onlara hiçbir zarar vermemeliyiz. Hakikat değerinde incelenen Vicdanla bu konu arasında bir ilişki kurulabilir. Vicdanımızın sesini dinliyorsak, zaten başka bir canlıyı incitemeyiz.
Şiddetten kaçınma, duyularımızı kontrol altına almayı gerektirir. Beş duyuyu canlıları incitmeme değeri ile gözlemleyelim. Gözün, kulağın, dilin, düşüncenin, hareketlerin hep iyi olana yönlendirilmesi gerekir ki şiddete başvurmayalım. Göz, insana acı veren, manevi değerlerimize aykırı, şiddet, yalan ve haksızlık içeren olaylara çevrilmemelidir. Bu tip olaylar veya seyirler karşısında hemen pozisyonumuzu ya da tercihlerimizi değiştirmeliyiz. Örneğin, tv'de şiddet içeren filmleri izlemeyelim. Kulak asla yalan, seviyesiz sözler işitmemelidir. Kişi kulağını daima hoş, hakikate uygun sözler ve titreşimini yükseltici yumuşak müzik ile meşgul etmelidir. Örneğin, dedikodu yapanları dinlemeyin. Dil, yalan ve çirkin kelimelerle konuşmasın, başkalarını konuşmamızla kırmayalım, sert sözlerle acı vermeyelim. Örneğin, arkadaşımıza kızdığımızda küfür etmeyelim veya asla yalan konuşmayalım. Burun, daima saf kokular koklamalı, bizi rahatsız hatta hasta bile edebilecek kokulardan uzak durmalıyız. Örneğin, bazı fabrika bölgelerinde çıkan dumanın zararı gibi. Dokunma duyumuzu da saf ve temiz olmayan nesnelerden uzak tutmalı, dikkat etmeliyiz. Örneğin, Sentetik ve cilde zararlı temizlik maddeleri kullanmayalım.
Görülüyor ki, bir canlı olarak önce kendini incitmeme farkındalığına varan kişi bunu tüm canlılar için de uygulayacaktır. Nasıl mı? Keyfi çiçekleri koparmayacak, hayvanların da kendisi gibi Allah'ın yarattığı bir canlı olduğunu bilecek, eziyet etmeyecek vs. Sevgili çocuklar, düşüncemizle bile hiç kimseyi incitmemeliyiz. Nasıl mı? Arkadaşımızın yüzüne karşı gösteremediğimiz kızgınlığımızı, düşüncemizde yoğunlaştırarak (benim kalemimi kırdın, seninki de kırılır inş.) negatif enerji yaratmayalım. Düşünce yoluyla incittiğimiz varlık ve nesneler, davranış olarak incittiklerimizden çok daha fazla olumsuz enerji üretirler. Demek ki daima iyiyi görelim, iyiyi konuşalım, iyiyi düşünelim ve iyi olanı yapalım. Daima yardım et, hiçbir zaman incitme. Bir insan başkalarına yardım ederek iyi bir puan kazanır. Ve başkalarını inciterek günah işler.
Herkesi sevin, herkesi sayın, gücünüzün sonuna kadar herkese yardım edin ve hiç kimseyi incitmeyin. Daima doğru olanı konuşun. Ve doğru olanı yapın ve yine nahoş hakikati konuşmayın. O zaman ağzımızdan çıkan her söz, kutsal kitaplardaki ayetler kadar kutsal olacaktır. Ve bastığınız yer kutsal mekanlar kadar kutsal olacaktır.
Allah dostlarından Şibli hazretleri, buğday satan bir yerden buğday satın almıştı. Evine gelince buğdayı boşalttı. Buğday çuvalından birkaç tane karınca çıkıp, şaşkın şaşkın sağa sola kaçışmaya başladı. Hazret, karıncaların, yerlerinin değişmesinden rahatsız olduğunu görünce, "Bu hayvancağızların yuvalarından uzaklaşmalarına, ailelerinden ayrı düşmelerine sebeb oldum." diyerek karıncaları aldığı gibi buğday aldığı zahireciye (Buğday satıcısı) götürdü, yuvalarına bıraktı. Onun böyle davranmasına Hz. Peygamber (s.a.v.)'in karıncaların yuvalarının bozulmamasını, yakılmamasını emretmeleri ve kuş yavrusunu veya kuş yumurtalarını alanları ikaz etmelerini hatırlaması sebeb olmuştur.
Peygamberimiz (s.a.v.) büyük bir ordunun başında Mekke'ye doğru ilerlerken, yolları üzerinde yeni doğmuş yavrularını emziren bir köpek görür. Derhal sahabilerden birini çağırır ve süt emen hayvanların önünde durarak, onları atlardan korumasını ister. Hz. Peygamber'in emri yerine getirilir ve ordunun yolu biraz kaydırılır. İşte bundan daha iyi bir örnek olabilir mi?